Bu romanla birlikte Ağaoğlu’nun edebi kariyerinde yeni bir dönem başladı. Yazar bu dönüşümü, zamanı daha iyi tasvir edebilmek için gerekli bir gelişim olarak tanımlamıştır. Ona göre esnek bir yazın biçimi olarak roman, zaman ögesiyle dilediğince oynanabilmesine imkan tanır. Bu nedenle yazarın romanlarındaki zaman kullanımı keskin ve çok boyutludur ve roman içerisinde çok anlamlılık yaratılmasına yardımcı olur.
1976 yılında yayımlanan Fikrimin İnce Gülü adlı romanında ise işçi olarak Almanya’ya göç eden bir Anadolu köylüsünün hikâyesini anlatır. Almanya'da işçi olarak çalışan Bayram'ın zar zor kazandığı parayla satın aldığı Mercedes marka arabasıyla evine yaptığı dönüş yolculuğu hikayenin ana çerçevesini oluşturur. Birçok fakir köylünün Avrupa’ya fabrikalarda, madenlerde vs. çalışmak için gitmesinin yalnızca Türk değil, Avrupa toplumunun da tarihini şekillendirmiş oluşu metnin ana meselesidir. Ağaoğlu’nun zaman ögesini kullanışı bu metinle bir kez daha dikkati çeker. Anlatım yapılan memlekete geri dönüş yolculuğu aracılığıyla karakterin köyde geçen çocukluğunu ve hayallerini hatırlamasıyla ilerler. Bu anlatı üzerinden kötü sosyo-ekonomik koşullar altında bireysel hayalleri gerçekleştirmenin zorluğu gösterilir ve bu koşullar sebebiyle ortaya çıkan hayal kırıklıklarının altı çizilir.
Daha önceden planlanmamış olsa da Bir Düğün Gecesi (1979) ve Hayır...(1987) romanları Ölmeye Yatmak romanının devamı durumundadır ve oluşan üçlemeye yazar "Dar Zamanlar" adını vermiştir. Üçlemenin adındaki “dar” kelimesini “sıkı/az/zor/kısaltılmış zamanlar” anlamlarında okuyabilmek mümkündür. Zamanın azalması, romanlarının geçtiği dönemdeki zorlukları, sınırlandırmaları ve baskıları sembolize etmekte ve kurgudaki zaman darlığından sosyal ve politik açıdan geniş bir tarih anlatısı çıkartmaktadır.
Yazarın 1984’te yazdığı Üç Beş Kişi romanı, hükümetin terorizmle mücadele etmek adı altında siyasi partileri kapatıp parti liderlerini ve militanları tutukladığı dönemde, devrim süreci Türkiye’sini yakından izleyen İngiltere’nin Türkiye büyükelçisi John Goulden tarafından İngilizceye çevrildi. Metin şüphe dolu bir atmosferde askeri darbe ve kanunlara karşı; Ankara, İstanbul ve Eskişehir’in Anadolu köyünde gece saat 2’de başlayan sokağa çıkma yasağından önce hayati kararlar almaya çalışan yedi karakterin hikâyesini anlatır. Ağaoğlu metinlerinde karşımıza çıkan tanıdık dört karakter tipinin yanı sıra, üç yeni karakter biçimini daha ele alır: Genç idealist, özgür bir ev kadını ile sert bir kapitalist. Ağaoğlu, cumhuriyetin kuruluşundan soğuk savaş yıllarına dek olan süreçte tüm ulusu ve aydınlık gelecek umutlarını yedi karakterin trajik hikâyeleri aracılığıyla anlatır.
Ağaoğlu’nun düşündürücü ve güçlü kurulmuş düz yazısının kalbinde, kendisinin de bizzat şahit olduğu Türkiye’nin gerçekçi sosyal koşulları ve cinsiyet önyargısı ile sosyal baskı ve bireysel davranışın geniş ve insancıl doğası yatar. Metinlerinin sosyal dokusu Osmanlı Türk tarihinin kırsaldan çıkan insanlar üzerindeki etkisini yansıtır. Ulus kendi gelecek senaryolarını yazdıkça, Ağaoğlu’nun temaları özellikle kırsal kesimde yaşayan aileler ve şehirden uzak yaşayan köylüler tarafından deneyimlenen gizli sosyal ve ekonomik problemleri gözler önüne serer. Ağaoğlu’nun kurgusal “modernite çaylakları” onlara yabancı olan bir şehir yaşantısında, kafa karıştırıcı siyasi, dini, ekonomik ve sosyal güçlerle harmanlanmış asırlık sorunlarla mücadele eder.
Adalet Ağaoğlu’nun romanlarında ana tema hem toplumsal hem de bireysel bunalım anlarında bireyin toplum içindeki yeridir. Bu sebeple ikisi arasındaki ilişki eserlerine çatışma olarak yansır. Bireyin ve toplumun ideal ve gerçeklikleri sürekli olarak bir diğerinin düşmanıdır, bu düşmanlık da eserlerindeki gerilimi yaratır. Bu gerilimin en hassas noktasında ilerlediklerinden, hem toplum hem birey, hem psikoloji hem de tarih Ağaoğlu romanlarında kol koladır. İki tema genel yapı içerisinde dikkati çeker. İlki mekan ve aydınlar sınıfının toplumsal değişim sürecindeki sorumluluğudur. Ağaoğlu’nun romanlarında sosyal sorumluluklarıyla kendi istekleri arasında denge sağlamaya çalışmak ya da sosyal sorumluluklarının ağırlığı altında ezilirken kendilerine nefes alacak alan yaratmaya çalışmak gibi zorluklarla başa çıkmaya çalışan pek çok aydın karakter vardır. İkinci tema ise, ilk temayla kolayca bağlantılanabilen kadın sorunudur. Yazar, erkek emsallerinin yanında ağır sorumluluklar yüklenen, fakat yine de söz verilen eşitlik ve özgürlüğe kavuşamayan Türk kadınlarının hikâyelerini anlatır. İç içe geçen bu iki tema yazarın romanlarının genel doğasını şekillendirir.
Deniz kenarında bir bankta otururken yaşadığı trafik kazasının ardından Hayatı Savunma Biçimleri adında sekiz hikayelik bir kitap yayımladı. Şiddet, yokluk, delilik, duyarsızlık, yozlaşma, zorbalık, yok etme ve acımasızlık gibi çeşitli tehditlere karşın kişinin hayatını savunması üzerine odaklanan bu hikâyeler, fiziksel ve duygusal saldırıyla mücadele edip hayatta kalan kişilerin davranışlarını tasvir eder. “Çınlama”da Seyfi Bey kendi içindeki şeytani yönüyle mücadele eder; bu, Seyfi Bey’in bahçesinin güzelliğini bozan komşu çocuğunun katliyle noktalanan bir "Jekyll-Hyde" hikâyesidir. “Şehrin Gözyaşları”nda Ağaoğlu insanların modası geçmiş kıyafetlerini toplayan ya da her akşam aynı lokantada yemek yeme düzeni gibi garip alışkanlıkları ve davranış biçimlerini inceleyen bir sosyoloğun tasvirini yapar. Sekiz hikâyenin sonuncusu, “Tanrının Sonuncu Tebliği”’nde hissiz uygulayıcıları tarafından saptırılan dinin yergisini yapar.
Adalet Ağaoğlu yazarlık kariyeri boyunca güçlü bir politik duruş sergiledi. Ağustos 1998’de, terörist veya düzen bozucu oldukları gerekçesiyle 1970’ten beri hapis tutulan 24,708 tutukludan bazılarının kötü durumuna dikkat çekmek maksadıyla İstanbul Ortaköy’deki yüzlerce sanatçı, solcu ve vatandaştan oluşan protestocuların arasında o da vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. Yılı dolayısıyla genel af çağrısında bulunan grup, Güneydoğu’daki atalarından kalma topraklarda özerklik isteyen Kürtlerin masum olduklarını belirtti. Ağaoğlu yasadışı bölücü olmakla suçlanarak hapis cezasıyla tehdit edildi. Yine de siyasi suçluların serbest bırakılması için imza atan 500 kişiye katıldı. İmzalar, daha önce Ekim 1996’da ülke içinde süregelen çatışmalara son verilmesi için Büyük Millet Meclisi’ne baskı yapmak maksadıyla Ağaoğlu’nun da bulunduğu bir milyon kişinin imzasının toplanmasıyla benzerlik taşıyordu. Aralık 2000’de İnsan Hakları Haftası’nda hapiste açlık grevi yapan Kürt siyasi suçluları için insan hakları mitinglerine katıldı. Katılımcılar, diğer hücrelerden soyutlanmış ve kimi suçluların işkence gördüğü F tipi hücrelerin kapatılmasını talep ettiler. Yazılan bir istidanamede şöyle belirtildi: “Tüm ölüm, sakatlık ve geri dönüşü olmayan kötü sonuçlardan Adalet Bakanı ve hükümetin sorumlu tutulacağını buradan beyan ederiz.” Haksız tutuklulukların sona erdirilmesi ve sıkı bir anti-terörist duruma geçilmesi, devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılması ve insan hakları ihlallerini engellemek için hapishanelerin gözlem altında tutulması grubun diğer taleplerindendi. Ağaoğlu’yla birlikte diğer gazeteci, sanatçı ve yazarlar grev yapan suçluların hakları ve ihtiyaçları konusunda Adalet Bakanı’yla görüştüler. Ağustos 2001’de Adalet Ağaoğlu daha fazla konuşma ve hareket özgürlüğü için direten 65 aydına katıldı. Sanatçı, avukat, müzisyen, politikacı ve diğer yazarlarla birlikte “Düşünceye Özgürlük: Herkes İçin” kitapçığının yetmiş yedi bin yayıncısından biri oldu. Hareketin sonunda Ağaoğlu ve diğer yayıncılar sekizer yıllık müebbet hapis tehdidiyle karşı karşıya geldiler.
Ağaoğlu, Türk toplumunda hem kurnazca hem de açıkça yapılan değişikliklere ilişkin bakış açısı sebebiyle Aralık 1998’de Ohio State Üniversitesi'nde fahri doktora ilan edildi. Fakülte Türk öğrenciler ve Chicago’daki Türkiye Konsolosluğu’ndan gelen görevlilerden oluşan izleyicilerin karşısında, Ağaoğlu’nun eserlerini taltif etti. Hemen ardından, Ağaoğlu’nun eserleri ve sosyal duruşu “Modernlik ve Sosyal Değişim” adlı, iki gün süren bir sempozyumda tartışıldı. Organizasyon, ödülün ilk kez bir Türk yazara verilmesi sebebiyle medyada yankı buldu.
Adalet Ağaoğlu evli ve İstanbul’da yaşıyor. Edebiyatçılar Derneği’nin onur üyesi, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucu üyesi ve Türkiye İnsan Hakları Derneği üyesidir.
Turkish
- Andaç Feridun. Adalet Ağaoğlu Kitabı. Istanbul: İş Bankası Yayınları, 2000.
- Ercan, Enver. Söyleşi. “Defterlerin Henüz Şapkasını, Şemsiyesini Atabildim Sulara.” Varlık. (2004): 26-30.
- Esen, Nüket, and Erol Köroğlu, eds. Hayata Bakan Edebiyat: Adalet Ağaoğlu’nun Yapıtlarına Eleştirel Yaklaşımlar. Istanbul: Boğaziçi UP, 2003.
- Gümüş, Semih. Adalet Ağaoğlu’nun Romancılığı. İstanbul: Adam, 2000.
- Başkaldırı ve Roman. İstanbul: Can, 2008.
- Günay, Çimen. “Ölmeye Yatmak’ta Cinsellik ve ‘Olmayan’ Trajedi.” Bianet. (30 Dec. 2002) Son giriş. 5 Mar. 2007 <http://kadin.bianet.org/2003/04/09_k/14913.htm>
- "Cinsiyet Sarhoşluğu: Bir Düğün Gecesi'nde Askerlik ve Erkeklik." Kritik 4 (Kasım 2009): 245-264.
- Karlıklı, Şaziye. Söyleşi. “Süper Kadınlar: En Etkili 25 Kadın.” Nokta. 5.38 (1987): 54-8.
- Moran, Berna. Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış – 3. İstanbul: İletişim, 1994. 33-47.
- Parla, Jale. Don Kişot’tan Bugüne Roman. İstanbul: İletişim, 2000. 305-16.
- Sunat, Halûk. Hayal, Hakikat, Yaratı: Adalet Ağaoğlu ve Roman Dünyasına Psikanalitik Duyarlıklı Bir Bakış. İstanbul: Bağlam, 2001.
- Uygun-Aytemiz, Beyhan. “12 Mart Romanı ve ‘Bir Düğün Gecesi.’” Varlık. (2003): 41-8.